DIR Floortime

DIR Modeli Nedir?

DIR (Developmental, Individual Difference, Relationship-based) modeli klinisyenlere, ailelere ve uzmanlara çocuğu daha iyi anlamak için bir model sunmaktadır. Alandaki uzmanların, Otizm Spektrum Bozukluğu ya da başka gelişim problemi olan çocuklar için detaylı değerlendirme yapabilmesini ve müdahale programları geliştirebilmesini sağlar. DIR Modeli çocuğun sadece spesifik becerileri ve davranışlarına odaklanmak yerine, sosyal duygusal ve düşünsel kapasitelerin oluşması için sağlam temeller atmayı hedefler.

Floortime: Nedir ve Ne Değildir?

Floortime, DIR Modelinin temelini oluşturan, otizm spektrum bozukluğu dahil olmak üzere pek çok gelişimsel zorluk yaşayan çocuk ve onların aileleri için geliştirilmiş, kapsamlı bir müdahale programıdır. Bu program, bireyseldir ve duyu, dil ve motor becerilerine göre çocuğu adım adım daha iyi bir gelişim seviyesine çıkarmayı hedefler. Geliştirdiği her fonksiyonel-duygusal gelişim kapasitesi ile bir üst basamağa yükselen çocuğun, öğrendikleri arasında ilişki kurması da amaçlar arasındadır. DIR Modelinin temelini oluşturan da budur aslında; çocuğun gelişim düzeyini takip ederek aşamalar katetmek.

Floortime'ın tanımındaki iki temel düşüncenin, kimi zaman birbirini tamamladığı, kimi zaman ise birbirleriyle tamamen zıt kutupları işaret eder göründüğü söylenebilir. Her zaman bu iki kutupluluğun ya da çift boyutluluğun farkında olmamız gerekir. Bu boyutlardan biri, ve en iyi bilineni, çocuğun liderliğinde ilerlemek, onun ilgi odaklarını izlemektir. Peki neden çocuğun liderliğinde ilerliyoruz? En nihayetinde biz çocuğa bir şeyler öğretmeye çabalıyoruz ve geçmişten bugüne kadar çocuğa hep istemediği şeyleri öğretmek zorunda olduğumuz; bizim yönlendirmelerimiz olmazsa onun yalnızca içgüdülerine göre hareket edip asla sosyalleşemeyeceği düşünülmüştür. Öyleyse biz neden çocuğun liderliğinde ilerliyoruz? Çünkü çocuğun öncülük ettiği ve ilgilendiği şeyler, onun duygusal dünyasını yansıtır. Bu şekilde, çocuk için keyifli ve eğlenceli olana dair bir resim canlanır zihnimizde. Örneğin, odanın içinde 'amaçsızca' gidip gelen ya da gözlerini hiç ayırmadan vantilatöre bakan bir çocuğu ele alalım. Bunlar, uygunsuz ve engellenmesi gereken davranışlar gibi görünür. Halbuki çocuk için o davranışlar anlamlı ve keyif vericidir. Öyleyse ilk önce sormamız gereken soru şudur: Çocuk bunu neden yapıyor? Bu soruya yanıt ararken, herhangi bir tanıya ait belirtiler bulmaya değil; duyguları ve istekleri olan bir bireyi anlamaya çalışmalıyız. Dolayısıyla birinci hedef, çocuğun liderliğinde yola başlamak ve onun dünyasına katılabilmektir. Devamında ikinci hedef ise, onu, bizimle olacağı ortak dünyaya çekmek olacaktır.